Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam güvenilir ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım senin öğrettiklerin dışında ilmimiz yoktur, her şeyi hakkıyla bilen ve hakîm olan sensin. Allahım, bize faydalı ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanmayı nasip et, ilmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster ve bizi ona tabi olmakla şereflendir, batılı da batıl olarak göster ve bizi ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip ona en güzel şekilde tabi olanlardan eyle, bizi rahmetinle, salih kulların arasına kat.
Değerli kardeşlerim, Allah Teala Yasin Suresi’nin 67. Ayetinde şöyle buyuruyor:
﴾ وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيّاً وَلَا يَرْجِعُونَ (67) ﴿
“Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”
[ Yasin Suresi: 67 ]
Bu ayet sanki Allah Teala’nın bizlere bahşettiği çok büyük bir nimete işaret ediyor. O nimet idrak gücü ve hafıza nimetidir. Birimiz evinden çıkıp tekrar evine, yolu hiç düşünmeden geri dönebiliyor. Yine çocuğunun yanına gidip onu tanıyabiliyor, dükkanına girip tüm malları bilebiliyor. İşte bunların hepsi idrak gücü ve hafıza sayesindedir ve bunlar Allah Teala’nın bize bahşettiği nimetleridir.
Kıymetli bir kardeşimiz vefat etti. (Allah rahmet eylesin). Ölmeden yaklaşık iki yıl önce el-Kadem bölgesinde bir fabrikası vardı. Arabasına bindi, evine doğru yola çıktı. Ama evinin yolunu unuttu. Yarım saat boyunca “evim nerde?” diye dolandı durdu. Ama sadece oğlunun evini hatırladı, oğlu ona kendi evini göstersin diye oraya gitti. Doktorlar onu muayene ettiğinde hafızasını kısmen kaybettiğini söylediler. Yine el-Muhacirin’deki bir eczacı hafızasını tamamen kaybetti. Öyle ki oğlu Amerika’dan geldiğinde onu tanıyamadı. Bazen bazı hastalar belli bir yaşa geldiklerinde yanlarına gelenleri tanımıyorlar. Camiye girdiğinizde ayakkabınızı belli bir yere koyarsınız, namaz bittikten sonra gayet doğal bir şekilde ayakkabınızı almaya gidersiniz. Yaptığınız her şeyin hafızada bir yeri vardır. Eczaneye girdiğinizde bir ilacı sorarsınız, bakarsınız ki eczacı o ilacı belli bir yerdeki filanca kattaki raftan alıp size veriyor. Bu, eczanenin tamamının onun hafızasında olduğu anlamına gelir. Ev, dükkân, bunların hepsi zihninizde olabilir ve yetmiş yıl yaşadığınızda zihninizde yetmiş milyar görüntü oluşur. Herhangi biri sizi arayıp “beni tanıdın mı?” diye sorduğunda “sen filancasın” dersiniz. Bu hafıza nasıl bir hafızadır? Alimler der ki: Hafızanın çeşitleri vardır; onlardan biri koku hafızasıdır, bu sayede farklı kokuları ayırt edebilirsiniz. Birkaç dakika içinde kokunun çeşidini bilebilirsiniz. İşte hafıza en büyük ilahi nimetlerdendir, ki bilgisayardan daha hızlıdır. Zira şu an saniyede dört yüz elli milyar harf okuyabilen bilgisayarlar vardır. Doktor bir bakışla size şunu söyleyebilir: “Senin şuyun, buyun var.” Yani doktor hafızası sayesinde hastalığı tespit etmek için milyonlarca bilgi taşıyabilir. Keza avukatlar, eczacılar da böyledir. Yine şimdilerde çok karmaşık zanaatlar vardır. Dolayısıyla hafıza olmasaydı insan yaşayamazdı. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
﴾ وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيّاً وَلَا يَرْجِعُونَ (67) ﴿
“Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”
[ Yasin Suresi: 67 ]
Bir kardeşimiz evinden çıkıyor, kendisi çok eğitimli bir insandır, evinden çıkıyor ve bir daha geri dönmüyor! Onu arıyorlar ve su kanalında buluyorlar. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيّاً وَلَا يَرْجِعُونَ (67) ﴿
“Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”
[ Yasin Suresi: 67 ]
Bu arada tam veya kısmî hafıza kaybı bir çeşit bunamadır. Ancak Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
(( ...مَن تعلَّم القرآن متَّعَهُ بِعَقْلِهِ حتَّى يموت ))
“Kim Kuran’ı öğrenirse ölünceye kadar aklı rahat eder.”
Tıpta bir kural vardır; çalışmayan organ körelir. Her insan zihni ile çalışır. Her gün beş vakit namaz kılan kişi zihni ile bu faaliyeti yapar. Benim bir teyzem var. Beyin damarlarında daralma oldu. Doktorlar “onunla konuşun” dediler. “Bu hastalığın çaresi bu mu?” diye sordum, doktor öyle olduğunu söyledi. Onunla konuşursanız onu cevap vermeye zorlarsınız. Böylece beyin hücreleri çalışır, damarlar genişler, beynine kan gider. Namaz kılan ve ilim meclislerine katılan kişi hafızasını sürekli olarak çalıştırır. Bu sürekli olan zihinsel aktivite onu hafıza kaybı riskinden korur.
Dedik ki bir koku hafızası, renk hafızası, şekil hafızası ve ses hafızası vardır. Dünyada beş milyar insan var ve ses tonu tamamen benzeyen kimse yoktur. Bunun için insanlar telefonda birbirlerini ses tonundan tanırlar. Bir keresinde biri beni arayıp “beni tanıdın mı?” diye sormuştu. “Hayır” deyince “ben filancayım” diye cevap vermişti. Ben o kişiyi unutmuştum, çünkü hapse girmişti ve çıktığı gün beni arıyordu. Hapishaneye girdiği için ben hafızamı onunla ilgili temizlemiştim. O yüzden de unutmuşum. Ne ses tonunu, ne de telefon numarasını hatırlayabildim. Bu yüzden bilim adamları der ki: Bazı çok hassas şeyler vardır, hassas yerlerde depolanırlar. Bazıları da ortalama yerlerde saklanır. Ve diğerleri de çok uzakta, geride depolanır. Değersiz olan şeyler hafızada çok geriye yerleştirilir. Zira hafıza asla tükenmeyen bir yerdir. Hayvanlar aleminde lise öğrencilerinin incelediği özel ismi olan bir solucan vardı. Bu solucanı bir karınca kestiğinde kuyruğu başı oluyordu. Başı kuyruğa dönüşüyordu. Bu en nadir görülen canlılardandı! Bu solucanı alıp hafızasını inceleyebilmek için bir alete koydular alet elektrik ile çalışıyordu ve ona bağlı olan ampul vardı, ampul yanmaya başladı. Altı aylık bir süre boyunca bunu yaptılar ve sonunda solucan bozuldu. Ampul yanmıyordu. Bu hafızanın en basit şeklidir. Aletin elektriği ampulün yanması ile karıştırıldı. Ampul tek başına yanınca da solucan bozuldu. Yani kardeşlerim tek başına hafıza konusu çok hayret verici bir meseledir. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيّاً وَلَا يَرْجِعُونَ (67) ﴿
“Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”
[ Yasin Suresi: 67 ]
Hafıza Allah Teala’nın yüceliğine işaret eden delillerden biridir. Üniversitedeki bazı profesörler bize iç içe iki daire çizdiklerini söylediler ve dediler ki: Bu zeka hafızası ve bu da hafıza dairesidir. Zeki bir insanın güçlü bir hafızasının olması şart değildir. Güçlü bir hafızaya sahip olan kişinin de zeki olması şart değildir. Ancak aralarında ortak bir zemin olması gerekir. Zira güçlü bir muhakeme yeteneğine sahip olan her insanın güçlü bir hafızası olması gerekir. Güçlü hafızası olan kişi de güçlü melekelere sahip olmalıdır. Ancak hafıza başka bir şeydir, muhakeme başka bir şeydir. Bu nedenle Allah Teala bir insana hafıza verdiyse, bu çok büyük bir nimettir. Kim Kuran’ı öğrenirse Allah Teala onu ölünceye kadar nimetlendirir. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ(5) ﴿
“İçinizden kimi erken vefat ettirilirken kimi de önceden bildiklerini bilmez hale gelinceye kadar ömrün en düşkün çağına eriştirilir. Öte yandan yeryüzünü kupkuru ve cansız görürsün; üzerine yağmur indirdiğimizde ise (bir de bakarsın) canlanıp kabarır ve her cinsten güzel bitkiler çıkarır.”
[ Hac Suresi: 5 ]
Namaz kılan, ilim meclislerine katılan göklerin ve yeryüzünün yaratılışı hakkında tefekkür eden kişi, bunamaktan ve ömrün en kötü çağlarını yaşamaktan muhafaza edilme olasılığı en yüksek olan kişidir. Yasin Suresinin bu ayeti çok önemlidir. Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
﴾ وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيّاً وَلَا يَرْجِعُونَ (67) ﴿
“Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.”
[ Yasin Suresi: 67 ]